Hakkında

Fotoğrafım
1974 yılında İzmir de doğdu. tüm öğrenim hayatını izmirde tamamladıktan sonra,günümüze kadar birçok tiyatro oyununda oyuncu olarak görev yaptı. Ayrıca tiyatro oyunu çevirisi ve tiyatro fotoğrafları ve serbest fotoğrafla ilgili çalışmaları mevcut. Aynı zamanda üniversiteden arkadaşları ile kurdukları gurpla halen blues yapmakta

31 Ocak 2011 Pazartesi

DIŞARDA OLMAK

Bazen istediğimiz,bazen zorunda olduğumuz şeydir dışarda olmak
Kimine göre güzel kimine göre beterdir. Ne demekki dışarda olmak senelerce sürmüş bir esaretten kurtulmak mı yoksa senelerce sürecek bir esaretin başlangıcımı? insan dışarıdaykende esir olabilirmi acaba. olmazmı esaretin dik alasıdır dışarıdaki esaret içerdeyken yapacağınız hiç bişi yoktur esareti bitirmek için, o yüzden bir zaman sonra esarete alışırsınız istemeden de olsa hayatınız esaret olmuştur biteceği günü bilirsiniz onu bekler durursunuz ama dışarının esareti öylemidir ya.Bitmek bilmez bir türlü, bir kere esir olmuşsanız ağzınızla kuş tutsanız bırakmaz dışarıdaki esaretiniz sizi. Ya birine esirsinizdir, ya işinize, ya paraya yada parasızlığa, bırakıp gidemezsiniz arkanızda kaçsam kurtulsam dersinizde hepsi peşiniz sıra takip eder esaretiniz sizi nereye gitseniz orda bulur sizi, zaten hali hazırda gittiğiniz yerde bekliyordur sizi. Çaresiz merhabalaşırsınız yine esaretinizle.
Hayatı istediğiniz gibi yaşayamamak; Kaçımızın aklından geçmemiştirki ''ahh be ben istediklerimi yapabilseydim böylemi olurdum'' diye her istediğini hayatı boyunca yapmış olanlar bile bu ikilemin içine düşmezlermi acaba düşüncelerinin bir yerinde.Hani kabullenmekden başka çare varmı diyeceğim ama dilim varmıyor ya eninde sonunda çıkacağı yerde o aslında. En iyisi şimdilik şu hayata karşı isyanımızı biraz bastırıp esaretimizde ne kadar özgürlüğümüz varsa ona dört elle sarılalım.

MERHABA

 Merhabalar

Bu ilk yazıya nasıl başlasam diye düşünüp dururken, biraz önce bitirdiğiniz cümleyi yazdım gitti bile.
aslına bakarsanız uzun zamandır yazılar yazıp bir ihtimal insanlarla paylaşabileceğim bir durum arayıp duruyordum. Eh teknoloji fakiri bir adamın bunu internette yapabilme olasılığını bu zamana kadar düşünememiş olması gayet doğal sanırım. Bu sabah sevgili lise arkadaşım gazeteci Yaprak Çetinkaya ile yaptığım bir sohbet den sonra dur bakıyım şu kızın yazılarını bulabilecekmiyim diye google denen arama motoruna arkadaşımın adını nakşettim karşıma blog diye bişey çıktı ne menem bişiki bu derken  birden sevgili yaprağın  helva tadında insanın ağzında dağılıp uzun süre keyfi süren yazılarıyla karşılaştım. (kalemine sağlık sevgili Yaprak). Hah dedim o anda bende kendimi bloglayayım bari, yaptığım bir dizi deneme sonrasında bu yazıyı yazabilme noktasına geldim umarım yayınlama başarısınıda gösteririm. Herneyse mümkün olduğunca yazıp mükün olduğunca paylaşmak için bir kuyuya attık kendimizi hadi hayırlısı bakalım.

İkinci yazıda ne menem herifdirki bu burak sorularına yanıt arayacağız. Şimdilik hoşcakalın.